Limon Ağacı
Zengin bir iş adamının bahçesinde, yan
yana dikilen iki limon ağacı vardı. Bu ağaçlar baharda çiçeklenir ve bütün
çevreyi mis gibi kokulara boğardı. Esasında bir çok çiçek daha açardı. Ama
insanlar, kışın sona erdiğini limonlardan öğrenir ve hapsedildikleri
apartmanlardan çıkma zamanlarının geldiğini anlarlardı.
Limon ağaçlarından biri diğerine göre
biraz daha cılız ve şekilsizdi. Bu yüzden büyük ağaç, her fırsatta onu
küçümseyip alay ederdi. Ev sahibi de, ufak limon ağacından ümit kesmiş gibiydi.
Ona göre bu ağaç, kuruyup ölecekti. Bu yüzden de onunla ilgilenmez ve bakımını
yapmayı pek istemezdi.
Günün birinde esen sert bir poyraz, karlı
dağların yamaçlarındaki bir grup çiçek tohumunu iş adamının bahçesine uçurdu.
Fakat bahçenin her tarafı, diğer çiçekler tarafından parsellenmiş ve sadece
limon ağaçlarının altında yer kalmıştı. Bir an önce filizlenmek zorunda olan
tohumlar, bu ağaçların yanında gelerek onların altında yeşermek için izin
istediler.
Büyük ağaç, suratını asarak:
- Böyle bir şey asla mümkün olamaz!.
dedi. Bizler kuru kalmayı pek sevmeyiz. Dibimdeki suyu emip beni kurutursunuz.
Büyük ağacın çekindiği şey, aslında çok
başkaydı. Çiçekler rengarenk açtıklarında, limon ağacının sarıya çalan beyaz
çiçekleri sönük kalacak ve bahçe sahibinin gözündeki değeri düşecekti.. Oysa ki
bu ağacın, kendinden güzellere hiç tahammülü yoktu.
Küçük ağaç, uzun boylu arkadaşının
tutumunu beğenmemişti. Çünkü o, kendisine hayat verenin, o hayat için gerekli
olan suyu da vereceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden, aklına bile gelmiyordu
susuzluk.
Tohumların teklifini kabul ederken:
- Sizlerle birlikte olmak, bana mutluluk
verir!. dedi. Böylelikle, yalnızlık da çekmekten kurtulurum.
Büyük ağaç bu işe çok kızmıştı. Fakat
küçük olanı, güzel yaratılanlardan kimseye zarar gelmeyeceğini söylüyor ve onu
dinlemiyordu.
Küçük ağacın altında filizlenen tohumlar,
birkaç gün içinde cennet çiçekleri gibi açıp bütün bahçenin göz bebeği haline
geldi. Bu arada ağaç, elinden geldiği kadar kendilerine yardımcı olmaya
çalışıyor ve çiçeklerin sevdiği yarı güneşli ortamı sağlamak için, eski
yapraklarını döküyordu.
Çiçekler, kısa bir süre sonra mis gibi
kokular yaymaya başladı. Bahçe sahibi, o ana kadar hiç duymadığı bu kokunun
nereden geldiğini araştırdığında, davetsiz misafirleri bularak hayrete düştü.
Adam, ancak rüyalarında görebildiği bu çiçeklerin güzelliğini devam
ettirebilmek için sabahları artık daha erken kalkıyor ve onları en kaliteli
gübrelerle besleyip suluyordu. Küçük limon ağacı köklerinin en ince
ayrıntılarına kadar ulaşan bu suları çiçeklerle birlikte içiyor ve büyük hızla
serpilip büyüyordu.
Çiçekleri sevgiyle kucaklayan ağaç,
ertesi bahara kalmadan o civarın en büyük ağacı haline geldi ve bir birinden
güzel kelebeklerin ziyaret yeri oldu. Daha sonra da, kendi çiçeklerini açarak
bahçenin güzelliğine güzellik kattı.
Diğer limon ağacı ise, bir zamanlar
tepeden baktığı komşusuna duyduğu kıskançlıkla, için için kuruyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder